Bir Tiyatro Eserinin Çeviri Sürecinden Yansıyanlar
Bir Tiyatro Eserinin Çeviri Sürecinden Yansıyanlar
Karadeniz Teknik Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı, son sınıf öğrencisi olarak bir bitirme tezi hazırlıyorum ve bu kapsamda en tutkulu olduğum alan olan tiyatrodan bir eseri dilimize çeviriyorum. Eserim, William Butler Yeats’ten “The Countess Kathleen”. Bu eser, 1892 yılında ilk kez yayımlanmış ve 1911’de sahnelenmiş bir tiyatro oyunu ve devamında yazarın yazmış olduğu lirik şiirlerden oluşuyor. Oyun, İrlanda’da 16.yüzyılda geçiyor ve İrlanda halkının kıtlık ve mistik güçler nedeniyle o dönemde yaşadığı zorluklar anlatılıyor. Bu süreçte o dönemin kontesi Kontes Kathleen, halkını bu zorlu dönemden ağır bedeller ödeyerek de olsa kurtarmaya çalışıyor.
Şu anki süreçte bir tiyatro eserini çevirmek ne kadar zor olsa da benim için bir o kadar da zevkli geçiyor. Kendimi sanki var olan bir tiyatro eserine yeniden can veriyor gibi hissediyorum. Çünkü İngilizce dilinde yazılmış bir eseri Türkçeye çevirmek ve aynı zamanda onun bir tiyatro sahnesine koyulacak şekilde olmasını sağlamak çok emek isteyen bir konu. Yazarımızın yazım şekli şiir tarzında yazmaya çok yakın ama bazı kısımlarda yine düz cümleler ile karşılaşıyorsunuz. Bu kısımlarda yine de bir tiyatro eserine uygun olması açısından eseri sanki bu oyunun bir oyuncusu gibi düşünerek çevirmeye çalışıyorum. Karakterler artık benim yarattığım karakterler olmaya başlıyor ve bazen onların yerine geçiyorum.
Oturduğum yerden kendimi bir tiyatro sahnesinde, bu oyunun içinde düşünürken ve çevirdiğim her cümleyi içimden tekrar ederken “Acaba buraya bu cümle oldu mu?” diye defalarca düşünürken buluyorum. Kafamın içinde hep bir tiyatro sahnesi var. Karakterler hazır ve repliklerini söylüyorlar ben de bu replikleri Türkçeye çeviriyorum, yani Türk izleyici de bu eseri tanısın, en anlaşılır dille okusun ve izlesin istiyorum. Çünkü bu oyun, benim için hem çok anlamlı hem de çok özel ve bu oyunla tanışan diğer herkes için de böyle olabilir diye düşünüyorum. Bizim, belki de tüm dünyanın sorunlarına parmak basan tarzda bir oyun
bu. Ne kadar eski bir oyun olsa da bence hala var olması ve unutulmaması gereken bir oyun. Çoğu Türk okur bu oyunu duymamış olabilir ben bu oyunu onlara tanıtacağım ve bunun için çok mutluyum. Hayallerimden biri böylece gerçek olacak. Eserin öncelikle okunmasını çok isterim, sonrasında tabii ki bir tiyatro eserinin yeri olan sahnelere gitmesi de en büyük hayallerimden biri. En kısa sürede oyunun çevirisini tamamlayarak tiyatro severlerin beğenesine sunabilmeyi umuyorum. Aşağıda çevirimden bir kısmı da size sunmak isterim. Bu kısmı seçtim çünkü, çevirisini yaparken bu kısımdan çok etkilendim ve kelimenin tam anlamıyla bir duygu karmaşasına girdim. Burada, tüccarların aslında gerçek tüccar olmadığını başından beri bilen Mary karakterimiz ve tüccar diye kendini tanıtan kötü karakterimiz Birinci Tüccar arasında geçen bir diyalog var. Mary, onların insanların ruhlarını istediğini acımasız bir cevap ile anlıyor ve korkunç dakikalar yaşıyor. Bu kısım hem çok üzücüydü hem de çok etkileyiciydi ve güzeldi, şimdi size o kısmı sunuyorum:
Görsel Kaynak