Şiir Çevirisi ve Zorlukları Attack On My Heart by Damla Yılmaz
Şiir Çevirisi ve Zorlukları: “Attack on My Heart”
Ben Damla Yılmaz. Karadeniz Teknik Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı üçüncü sınıf öğrencisiyim. Şiir yazmayı çocukluğumdan beri çok severim. Zamanla bu tutkum gelişti ve yaşım ilerledikçe şiirlerimi İngilizce yazmaya başladım. Şimdi, yazdığım şiirlerden biri olan “Attack on My Heart“ adlı eserin Türkçe çevirisini yaparak şiir çevirisinin zorlukları ve incelikleri üzerine bir değerlendirme sunmak istiyorum.
Şiir çevirisi, günümüzde hâlâ oldukça dikkat ve özen gerektiren, zorlukları olan bir alan. Teknolojinin çeviri alanında kaydettiği büyük ilerlemelere rağmen, özellikle şiir çevirisinde duyguların ve tonun hedef dilde aynı şekilde aktarılması yine de kolay bir iş değildir. Her dilin kendine özgü bir ruhu ve hissiyatı vardır. Bu durum şiir gibi yoğun duygu ve metaforlarla örülü bir edebî türde daha da belirgin hâle gelir. Bu yazıda, kendi yazdığım “Attack on My Heart” şiirini Türkçeye çevirerek bu konuyu somut bir şekilde ele almak istedim.
Amacım, çevirinin yalnızca bir kelime aktarımı olmadığını, aynı zamanda bir duygu, his ve ruh aktarımı olduğunu göstermektir. Bu çalışmada hem makine çevirisi ile insan çevirisi arasındaki farkları gözlemleyeceğiz hem de bir yazarın kendi şiirini çevirirken nasıl bir süreç izlediğini anlayarak iyi bir çevirmenin aynı zamanda bir sanatçı duyarlılığına sahip olması gerektiğini tartışacağız.
Çalışmama şu soruyla başladım: “Şiir çevrilebilir mi, yoksa bu yeniden bir şiir yazmak mı?” Şiir dediğimiz şey, metaforlarla ve yoğun duygularla örülmüş bir anlatım türü ise bunu farklı bir dilde aynı şekilde ifade etmek mümkün müdür? İnsanlar kendilerini bazı dillerde daha rahat ifade edebilir, ben de bu nedenle şiirlerimi İngilizce yazıyorum. Ancak aynı hisleri Türkçeye aktarabilir miyim diye merak ettim ve çeviri sürecine başladım.
Çeviri sürecimde, şiirimin duygusunu Türkçede aynı şekilde yansıtmak için soru kalıplarını özellikle tercih ettim. İngilizce şiirimde bu yapı olmasa da Türkçede aynı havayı yakalamak için bu yöntemi kullanmam gerekti. Çünkü şiir çevirisi, bire bir aktarım değil, farklı bir dilde yeni bir eser yaratma sürecidir. Bu nedenle, şiir çevirisinde kaynak ve hedef metin birbirine bağlı olmak zorunda değildir; önemli olan her iki dilde de okuyucuda benzer bir etki bırakmaktır.
Sonuçta ortaya çıkan şiire baktığımda aslında bambaşka bir şiir gördüm. Yazarı da çevirmeni de aynı kişi olmasına rağmen ortaya çıkan eserler birbirinden farklıydı. Bu durum, her dilin kendi duygu dünyasına sahip olmasından kaynaklanıyor. Hatta bir şairin bile, kendi şiirinin çevirisinde aynı hisleri tam olarak yansıtması her zaman mümkün olmayabiliyor. Bu da şiir çevirisinin en temel zorluklarından birini gözler önüne seriyor.
Shakespeare ve Can Yücel çevirileri, şiir çevirisinin yeniden yaratım süreci olduğuna dair güçlü örneklerdir. Özellikle Shakespeare’in 66. Sone’si, bu yaklaşımı anlamak için mükemmel bir örnektir. İngilizce orijinal metninde “Tired with all these, for restful death I cry” dizesi yer alırken Can Yücel bu ifadeyi Türkçeye şu şekilde yorumlamıştır:
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Can Yücel, bire bir çeviri yapmak yerine Türkçenin estetik yapısını ve duygusal tonunu ön planda tutarak şiiri adeta yeniden yazmıştır.
Benzer şekilde, orijinaldeki “And art made tongue-tied by authority” dizesi Yücel’in çevirisinde şu şekilde yeniden şekillenmiştir:
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene.
Bu çevirilerde Can Yücel’in kaynak metindeki duyguyu, Türkçenin ifade gücüyle birleştirerek okuyucuya sunmayı amaçladığı açıktır. Şiir çevirisinin sadece bir aktarım değil, aynı zamanda yeni bir edebî eser yaratma süreci olduğunu gösteren bu örnekler, benim çeviri sürecimde de yol gösterici olmuştur.
Makine çevirisiyle oluşturulan versiyonlara baktığımızda ise genellikle bir şiirden çok düz bir metinle karşılaşıyoruz. Bu, teknoloji ve makine çevirisinin duygusal incelikleri aktarmakta hâlâ yeterince başarılı olmadığını gösteriyor ancak burada bir ekleme yapmak önemli: Teknoloji, şiir çevirisinde duygusal derinliği tam olarak yansıtamasa da çeviri sürecini kolaylaştıran ve destekleyen güçlü bir araçtır. İnsan emeği ve teknoloji bir arada kullanıldığında, daha dengeli sonuçlar elde edilebilir.
Sonuç olarak, her çevirmen bir eseri kendi yorumuyla yeniden şekillendirebilir. Şiir çevirisi birebir aktarım değil, bir yeniden yaratım süreci olarak görülebilir. Bu da bizi başlangıçta sorduğumuz sorunun yanıtına götürüyor: “Şiir çevrilebilir mi, yoksa bu yeniden bir şiir yazmak mı?” Belki de şiir çevirisi iki dilin ve iki dünyanın bir araya geldiği, yeni bir sanat eseri ortaya koyan yaratıcı bir süreçtir.
“Attack on My Heart” (Damla YILMAZ)
Nights without sleep,
Anxiety i have down deep,
A rest, that’s what i need,
Now i feel lost and counting sheep.
5 am in the morning,
Sweating, reason is the panic,
Sinking in the ocean called manic,
Lovely dreams now i am missing
Kendi Çevirim
Ruhumdaki Saldırı
Uykusuz geceler mi?
İçini kemiren kaygı mı?
Hiç dinlenme hakkın yok mu?
Kuzuları sayarken kaybolmadın mı?
Sabahın beşi mi neydi?
Terleten seni neydi? Panik mi?
Boğulduğun okyanusa ne denirdi? Manik mi?
Karanlığa batarken özlediğin neydi?
Beyaz düşler mi?
Makine Çevirisi (ChatGPT)
Kalbime Bir Saldırı
Uykusuz geçen geceler
Derinlerde yaşadığım endişe
Bir dinlenme ihtiyacı,
İşte şimdi hissettiğim şey
Şimdi kaybolmuş hissediyorum ve koyun sayıyorum
Sabah saat beşte terlemek,
Nedeni panik mani denen okyanusta batıyorum
Sevgili rüyaları şimdi özlüyorum