Şeytan Ayrıntıda Gizli: Musa’nın Boynuzları

Şeytan Ayrıntıda Gizli: Musa'nın Boynuzları

    Çeviri; kültürler, fikirler ve çağlar arasında köprü kuran güçlü bir araçtır. Ancak, her araç gibi yanlış kullanıldığında değiştirilemez derin etkiler de bırakabilir, bu yazı da çevirinin bu kritikliğine bir vurgu hatta hatırlatmadır. Bu yazıda ele aldığım konu “Böyle bir durumun çarpıcı bir örneği olabilir mi?” sorusu. Tarihin sayfalarına gömülü muhtemel bir hata, sadece dini yorumları değil, görsel sanatları, sanat tarihini de etkilemiş ve disiplinlerarası bir boyut kazanmıştır: “Boynuzlu Musa” tasviri. Bu tuhaf ve uyumsuz tasvir, bir yanlış çevirinin geniş kapsamlı sonuçlarını ve çeviri sanatının neden hem kesinlik hem de kültürel duyarlılık gerektirdiğini hatırlatan bir örnek niteliğindedir. Ancak bu konu, çeşitli söylentiler ve ciddi tartışmalarla çevrilidir. Aziz Jerome, çevirisinde kritik bir kelimeyi yanlış mı yorumladı? Michelangelo, bu tasviri bilinçli olarak bir mesaj vermek için mi seçti? Yoksa boynuzlar, Hristiyan sanatına Yahudilere karşı olumsuz bir imaj yaratma amacıyla mı eklendi?

    İşte üzerinde düşünmeniz için öne çıkan söylentiler. Bu yazıda benim hedefim bu söylentileri dayandığı noktalarla sunmak, hangisine inanacağınıza karar vermek ise size kalmış.

Boynuzlu Musa’nın Kökeni

    Hikâye, İbranice İncil’in Çıkış “שמות” kitabıyla başlar. Bu kitap, Musa’nın On Emir’i aldıktan sonra Sina Dağı’ndan inişini anlatır. Orijinal İbranice metin, Musa’nın yüzünün ilahi karşılaşmasının bir yansıması olarak “parladığını” belirtmek için kāran (קרן) kelimesini kullanır. Bu kelime “parlamak” veya “ışık saçmak” anlamına gelir. Ancak bağlama bağlı olarak kāran, “boynuzlu” anlamını da taşıyabilir. 4. yüzyılda Aziz Jerome, İncil’i Latinceye çevirirken bu pasajı “ışıldayan” yerine “boynuzlu” anlamına gelen cornuta olarak çevirmiştir. Jerome’un çevirisinin, İbranice kelimenin çok anlamlı yapısından ve “parlamak” metaforunun kültürel bağlam eksikliğinden etkilenmiş olabileceği söylenir.

Michelangelo ve Yanlış Çevirinin Mirası

    Gerçek veya değil, Michelangelo’nun ünlü Musa heykelindeki boynuzlar, çevirinin ne denli kritik olduğunu gösteren çarpıcı bir örnektir. Bu durum, İbranice keren kelimesinin hem “boynuz” hem de “ışık huzmesi” anlamına gelmesinden kaynaklanır. Aziz Jerome, bu kelimeyi Latinceye “boynuzlu” olarak çevirmiş bu da Musa’nın boynuzlu bir şekilde tasvir edilmesine yol açmıştır.

    Bu yanlış çeviri, Orta Çağ boyunca Batı sanatında Musa’nın boynuzlu olarak betimlenmesine neden olmuştur. İlginç bir şekilde, o dönemde boynuzlar şeytanla ilişkilendirilmediği için bu tasvir olumsuz bir anlam taşımıyordu. Ancak zamanla bu tür tasvirler antisemitik yorumlara da zemin hazırlamıştır.

    Bu örnek, çevirinin sadece dilsel bir aktarım olmadığını, aynı zamanda kültürel ve tarihî bağlamların da dikkate alınması gerektiğini göstermektedir. Kutsal metinlerin çevirisinde yapılacak küçük bir hata bile, yüzyıllarca sürecek yanlış anlamalara ve tasvirlere yol açabildiğini gözler önüne sermekte. Bu nedenle, çeviri sürecinde dilin inceliklerine ve çok anlamlılığına dikkat etmek hayati önem taşır mesajı da önemini burada gösterir.

Çeviri ve Sembolizm

    Yanlış çeviri teorisi güçlü bir açıklama sağlasa da başka bir bakış açısı Musa’nın boynuzlarının kasıtlı sanatsal sembolizmine odaklanır. Antik kültürlerde boynuzlar sıklıkla güç ve ilahiliği simgelerdi. Bu yorum, Michelangelo ve diğer sanatçıların Musa’nın ilahi otoritesini ve liderliğini vurgulamak için boynuzları bilerek eklemiş olabileceğini öne sürer. Bu, Mezopotamya ve Mısır sanatındaki, büyük güç sahibi figürler için yaygın olan boynuz motifleriyle uyumludur. Öte yandan, yanlış çeviri teorisi, bu tasvirin doğrudan dilsel bir hatadan kaynaklandığını vurgulayarak akademisyenler arasında baskın bir görüş olarak yer edinmiştir. Bu iki teori, sanat, çeviri ve kültürel sembollerin nasıl kesişerek kalıcı, hatta belki de silinemez miraslar üretebileceğini gösterir.

Çevirinin Daha Geniş Etkileri

    Bu olay, sadece tarihî bir merak konusu olmanın ötesinde, çevirinin kültür ve algı üzerindeki derin etkisini vurgular. Özellikle bu tarz metinlerdeki yanlış çeviriler, ideolojileri şekillendirme, figürleri yanlış temsil etme ve toplumsal inançları etkileme gücüne sahiptir. Olayın asıl yüzü tam olarak bilinmese dahi “Boynuzlu Musa”, belirsizliğin etkileri hakkında bir uyarı niteliğindedir. Bu nedenle çevirmenler, dilsel doğruluğun ötesine geçen bir sorumluluk taşırlar; dilin kültürel, tarihî ve metaforik boyutlarını da dikkate almalıdırlar.

Çeviri: Bir Sanat ve Büyük Sorumluluk

    Musa’nın boynuzları hikâyesi, çevirinin hem bir sanat hem de bir bilim olduğunu gösterir. Kelimeler, izole varlıklar değildir; kültürel anlamlar, tarihî yükler ve bağlamsal inceliklerle beraber var olurlar. İyi bir çevirmen, metnin sadece gerçek anlamını değil, aynı zamanda altındaki niyeti ve hedef kitlenin kültürel çerçevesini de göz önünde bulundurmalıdır. Makine çevirisinin önem kazandığı bir çağda bu durum daha da geçerli bir hâle gelmiştir. Algoritmalar büyük veri yığınlarını harika işleyebilir, ancak ‘’İnsan ifadesinin inceliklerini kavramakta ne kadar başarılıdır?’’ sorusu da hâlâ cevaplanmamıştır. “Boynuzlu Musa” çevirinin özünde derinlemesine bir uğraş olduğunu vurgular.

Sonuç

    Gerçek veya değil, “Boynuzlu Musa” örneği, çevirinin yalnızca bir dilden diğerine anlam aktarma işlemi olmadığını; kimi zaman kültürel bağlamları dönüştüren ve tarihin akışını değiştiren bir köprü olduğunu güçlü bir şekilde gözler önüne seriyor. Söylentiler doğru ya da yanlış olsun, bu olay, çeviride yapılan küçük bir hatanın bile devasa sonuçlara yol açabileceğini ortaya koyuyor. Bu nedenle, çeviri süreci sadece dilsel bir beceri değil, aynı zamanda tarih, kültür ve bağlam bilinciyle yürütülen bir sorumluluktur. Çevirmenler, diller arası anlam köprüleri kurarken bir metnin sadece yüzeysel anlamını değil, onun taşıdığı derin semboller ve kültürel yankıları da hesaba katmalıdır. “Boynuzlu Musa” örneği, çevirinin bazen tarihin bir parçasını yazmak ve kelimenin tam anlamıyla çağları, zamanları birbirine bağlayan bir köprü olduğunu güçlü bir şekilde hatırlatır.

“Tek bir iplik tüm dokumayı değiştirebilir.”

Author

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Notify of
guest

0 Comments
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments
0
Would love your thoughts, please comment.x
()
x