Dorian Gray’in Çeviri Portresi
Dorian Gray’in Çeviri Portresi
“Toplumun ahlaka aykırı saydığı kitaplar topluma kendi ayıbını gösteren kitaplardır.”
Oscar Wilde
Herhangi bir edebi eserin günümüze gelme sürecini hiç düşündünüz mü? Şu anda elimizde tuttuğumuz veya okuduğumuz hâline gelene kadar kaç farklı kişi veya kuruluş tarafından düzenlendiğini, şekillendirildiğini hiç merak ettiniz mi? Özellikle romanlar söz konusu olduğunda, bir kitabın çevirisi için harcanan emeği hepimiz biliriz. Doğrudan çeviri diye bir şey yoktur çünkü çeviri her zaman bir dönüşümdür ve her yerdedir. Bir eser, kendi dilinden başka dillere çevrilirken o dilin ve kültürün inceliklerine uygun hâle getirilir.Bizse onu elimize alana kadar, aslında ana dilinde ne kadar çok kez yeniden şekillendirildiğini ve söz gelimi kendi dilinden kendi diline tekrar çevrildiğini fark etmemiş olabiliriz. Bu sürecin en çarpıcı örneklerinden biri, Oscar Wilde tarafından yazılan ve yazarın tek romanı olan Dorian Gray’in Portresi‘dir.
Eminim ki çoğunuz Oscar Wilde’ın yıllarca tartışmalara yol açan unutulmaz eseri Dorian Gray’in Portresi‘ni çok iyi bilir. Bu roman ilk olarak Temmuz 1890’da Amerikan edebi dergisi Lippincott’s Monthly Magazine‘de, Amerika ve İngiltere’de eşzamanlı olarak bölüm bölüm yayımlanmaya başladı. Derginin editörü J. M. Stoddart, sansür baskısından endişe duyarak yayımlamadan önce Oscar Wilde’dan habersiz bir dizi düzenleme yaptı ve orijinal metinden beş yüz kelimeden fazlasını çıkardı. Bu yüzden kitabın orijinal hâlini kimse okuyamadı. İlk olarak on üç bölüm hâlinde yayımlanan eser, Oscar Wilde’ın ön söz ve yeni bölümler eklemesiyle 1891’de Ward, Lock & Co. tarafından yirmi bölümlük bir kitap olarak basıldı. Roman, yayımlandığı dönemde içerdiği ahlaksız unsurlar nedeniyle Wilde’ın büyük tartışmalara ve eleştirilere maruz kalmasına sebep oldu. Sadece eseri değil, aynı zamanda feminen giyim tarzı da dikkat çekti. Hatta fikirleri ve giyim tarzıyla o kadar ciddi eleştirilere maruz kaldı ki toplumu ahlaksızlaştırdığı düşüncesiyle tutuklandı.
Bu nedenle, Hülya Boy’un The Picture of Dorian Gray’in Diliçi ve Dillerarası Çevirileri Üzerine Kavramsal Sorgulamalar başlıklı tezinde de belirttiği gibi, eserin kendi dili içinde üç farklı türü olduğunu söyleyebiliriz: dergi metni, kitap metni ve sansürsüz metin. Bu kadar eleştiriden sonra ve onca düzenlemeye rağmen eser, yayından kaldırılarak sansürlü bir şekilde yayımlanmaya başlamıştır.
Ta ki 2011 yılına kadar. Harvard University Press tarafından yayımlanan ve Wilde’in Lippincott’s Monthly Magazine dergisine 1890 yılında gönderdiği orijinal on üç bölümlük yazıyı inceleyen Nicholos Frankel, kitabın sansürsüz hâlini The Picture of Dorian Gray: An Annotated, Uncensored Edition (Dorian Gray’in Portresi: Sansürsüz Metin) adı altında yayımladı.
Biraz da bu olaylı eserin Türkiye’deki değişimlerine odaklanalım:
Dorian Gray’in Portresi, Türkçeye ilk kez 1938 yılında Süreyya Sami Berkem tarafından Hilmi Kitabevi altında çevrildi. Bu ilk çeviride, romana yayınevinin sahibi İbrahim Hilmi Çığıraçan tarafından yazılan Oscar Wilde: Hayatı ve Eserleri (1856–1900) adlı bir giriş yazısı ve çevirmen Berkem tarafından yazılan bir son söz eşlik ediyor. Eser, yıllar içinde birçok farklı çevirmen ve yayınevi tarafından farklı şekillerde Türkçeye çevrilmiştir. Hatta o kadar çok kez çevrilmiştir ki The Picture of Dorian Gray’in dilimize en fazla çevrilen edebi eserlerden biri olduğunu söylemek çok da yanlış sayılmaz. Elbette burada 1938’den bu yana kadar yapılmış bütün çevirilerden bahsedebilmem mümkün değil.
Kitabın sansürsüz hâli, dilimize ilk kez 2014 yılında Ülker İnce tarafından Everest Yayınevi altında çevrilmiştir. Ayrıca İnce bu çevirisiyle Dünya Kitap Dergisi tarafından Yılın Çeviri Kitabı Ödülü’ne layık görülmüştür. Diğer bir sansürsüz çeviri örneği ise 2018 yılında Belma Aksun tarafından yapılmıştır. Aksun, sansürsüz çevirinin ve eserin ilk hâlinin yayımlanmasının önemini şu sözlerle açıklar: ”Eserin ilk baskısından haberdar olmak, her iyi okurun hakkıdır.”
Gerçekten de öyle. Edebî eserlerin ilk baskıları o eserin doğasını ve yazarın gerçek niyetini daha iyi anlamamızı sağlar. Bunu küçükken oynadığımız kulaktan kulağa oyununa benzetebiliriz. Bir kelime bile farklı kişilerin onu nasıl anladığıyla ne kadar farklılaşabiliyor. Bu nedenle eserlerin ilk hâli, daha öncesinde okuduğumuz versiyonlarına nazaran onları daha iyi kavramamızı sağlar. Özellikle şu anda bahsettiğim Dorian Gray’in Portresi gibi tartışmalı ve döneminin ötesinde etki bırakan eserlerin ilk baskılarına dair bilgi sahibi olmak, toplumsal ve kültürel bağlamı daha iyi anlamamıza ve sansürlerin etkisinin nasıl şekillendiğini kavramamıza yardımcı olur.
Son olarak da Dorian Gray’in Portresi‘ni farklı yıllarda farklı çevirmenler tarafından yayımlanan örnekler üzerinden inceleyelim:
İngilizce Metin
[…] “Harry,” said Basil Hallward, looking him straight in the face, “every portrait that is painted with feeling is a portrait of the artist, not of the sitter. The sitter is merely the accident, the occasion. It is not he who is revealed by the painter; it is rather the painter who, on the colored canvas, reveals himself. The reason I will not exhibit this picture is that I am afraid that I have shown with it the secret of my own soul.” […] (Wilde, 1890: 6)
Türkçe Metinler
[…] ”Harry” dedi Basil Hallward doğrudan yüzüne bakarak, ”duyguyla resmedilen her portre sanatçının bir portresidir, modelin değil. Model sadece bir tesadüftür, bir vesiledir. Ressam tarafından ortaya çıkarılan kendisi değildir; daha ziyade renkli tuvalde kendini ortaya çıkaran ressamın kendisidir. Bu resmi sergilemeyecek olmamın nedeni korkarım onda kendi ruhumun gizemini göstermemdir.” […] (Wilde (çev. Turan), 2019: 10).
[…] “Harry,” dedi Basil Hallward, dosdoğru yüzüne bakarak, “hissedilerek çizilmiş her portre sanatçının bir portresidir, oturan modelin değil. Model sadece tesadüftür, vesiledir. Ressamın ortaya serdiği o değildir; daha ziyade, ressam renkli tuvalin üzerinde kendisini ortaya serer. Bu tabloyu sergilemeyecek olmamın nedeni, bununla ruhumun sırrını göstermiş olmamdan duyduğum korkudur.” […] (Wilde (çev. Aydar), 2020: 16).
[…] “Harry,” dedi Basil Hallward arkadaşının gözlerinin içine bakarak, “içine duygu katılmış her portre sanatçının portresidir aslında; modelin değil. Model yalnızca bir vesile, bir rastlantıdır. Ressamın açığa çıkardığı şey model değildir; boyalı tuvalin üzerinde asıl ifşa edilen ressamın kendisidir. Bu resmi sergilemek istemememin sebebi ruhumun sırrını ele verme korkusudur.” […] (Wilde (çev. Batumlu), 2022: 8).
Orijinal metne ve Türkçe çevirilerine baktığımızda hepimizin zihninde hemen hemen benzer düşünceler canlanıyor. Basil Hallward’ın da ifade ettiği gibi, “O artık benim için sanatımın ta kendisi.” Gerçekten de Dorian Gray artık bir kişi değil, bir sanat eseri, bir model ve bir ürün hâline gelmiştir. Gray, bunun farkında olduğunu göstererek yaşlanmasına rağmen portrenin değişmemesinden rahatsızlık duyar. Kendi tabiriyle, yaşlandığında ve ilk kırışıklıkları çıktığında bile, ressamın hâlâ ona aynı ilgiyi göstereceğinden emin değildir.
Bu roman kısmıyla birlikte çeviri sürecine de bir göz atalım. Üç farklı çeviride orijinal metinde geçen “not of the sitter” kavramının sadece Aydar tarafından tam olarak kullanıldığını görüyoruz. Bu tercih, sadece ”model” kelimesini yazmak yerine “oturan modelin değil” olarak çevrilmiş.
Çevirilere baktığımızda, her üç çevirmen de “occasion” kelimesi için Türkçedeki “vesile” kelimesini tercih etmişlerdir. Özellikle Dorian Gray’in Portresi gibi klasik eserlerin Türkçeye çevrilmesinin, eserin dönemini göz önünde bulundurarak Türkçedeki eski ve yaygın olmasa da hâlâ kullanılan sözcüklerle sağlanmasının bir okur olarak daha uygun olduğunu düşünüyorum.
Eserin dönemine uygun terimlerin kullanılması, okuyucunun eserin atmosferine daha iyi uyum sağlamasına yardımcı olur. Bu yaklaşım, eserin orijinal ruhunu ve zamanını korumak açısından önemlidir çünkü klasik eserlerin çevirisi sadece dilin aktarılması demek değil, aynı zamanda eserin ruhunu ve dönemini de yansıtması demektir.
Dolayısıyla Dorian Gray’in Portresi gibi dönem eserlerinin Türkçeye çevirisinde, çevirmenlerin dönemin dilini ve atmosferini dikkate alarak tercihlerde bulunmaları, okuyucunun esere daha derin bağlanmasına olanak sağlayabilir. Bu da çeviri sürecinin önemli bir unsuru olarak karşımıza çıkar.
Orijinal Metin
[…] The story is simply this. Two months ago I went to a crush at Lady Brandon’s. You know we poor painters have to show ourselves in society from time to time, just to remind the public that we are not savages. With an evening coat and a white tie, as you told me once, anybody, even a stock-broker, can gain a reputation for being civilized. Well, after I had been in the room about ten minutes, talking to huge overdressed dowagers and tedious Academicians, I suddenly became conscious that some one was looking at me, I turned half-way round, and saw Dorian Gray for the first time. When our eyes met, I felt that I was growing pale. A curious instinct of terror came over me. I knew that I had come face to face with some one whose mere personality was so fascinating that, if I allowed it to do so, it would absorb my whole nature, my whole soul, my very art itself. I did not want any external influence in my life. You know yourself, Harry, how independent I am by nature. My father destined me for the army, I insisted going to Oxford. Then he made me enter my name at the Middle Temple. Before I had eaten half a dozen dinners I gave up the Bar, and announced my intention of becoming a painter. I have always been my own master; had at least always been so, till I met Dorian Gray. […] ” (Wilde, 1890: 6-7)
Türkçe Metinler
[…] “Hikâye basitçe şöyle,” dedi ressam bir müddet sonra “İki ay önce Leydi Brandon’larda bir toplantıya gittim. Bilirsin biz zavallı sanatçılar ara sıra kendimizi toplum içinde göstermek zorundayız, sadece halka yabani olmadığımızı hatırlatmak için. Bir gece kıyafeti ve beyaz bir kravatla, bana bir keresinde söylediğin gibi, herkes, hatta bir borsacı bile, kibarlığıyla itibar kazanabilir. Yani, odada yaklaşık on dakika durduktan sonra, rüküş, zengin dullarla ve sıkıcı akademisyenlerle konuşurken birdenbire birinin bana baktığını fark ettim. Hafifçe döndüm ve Dorian Gray’i ilk kez gördüm. Gözlerimiz buluştuğunda benzimin solduğunu hissettim. Üzerime tuhaf bir korku çöktü. Halis kişiliği son derece büyüleyici biriyle yüz yüze geldiğimi biliyordum ve bunun böyle olmasına izin verirsem benliğimin tamamını, ruhumun tamamını, sanatımın bizatihi kendisini zapt edecekti. Hayatımda hiçbir harici etki istemiyordum. Sen kendin bilirsin, Harry, ne kadar bağımsız bir tabiatım vardır. Her daim kendi kendimin efendisi olmuşumdur, en azından önceden her daim öyleydi, ta ki Dorian Gray’le buluşana kadar. […] ” (Wilde (çev. Turan) 2019: 11).
[…] Özetle şöyle. İki ay önce Lady Brandon’ın evinde kalabalık bir davete katılmıştım. Bilirsin, biz zavallı sanatçıların sırf yabani olmadığımızı hatırlatmak için zaman zaman insan içine çıkıp kendimizi göstermemiz gerekir. Bir keresinde bana dediğin gibi. Üzerine smokini çekip boynuna bir kravat bağladı mı, herkes, bir borsa simsarı bile, medeni olduğuna dair bir şöhret kazanabilir. Neyse, salona gireli on dakika kadar olmuştu, kıyafeti üstünden taşan etli butlu dul kadınlarla ve sıkıcı akademi mensuplarıyla konuşuyordum ki birdenbire birinin bana baktığını fark ettim. Hafifçe döndüm ve işte Dorian Grav’i ilk kez orada gördüm. Göz göze gelince, betimin benzimin attığını hissettim. Tuhaf bir dehşet duygusuna kapıldım. Salt kişiliği bile o kadar cezbediciydi ki müsaade etsem, tüm doğamı, tüm ruhumu, bizatihi sanatımı içine çekecek biriyle yüz yüze geldiğimi biliyordum. Hayatıma dışarıdan bir etkide bulunulmasını istemiyordum. Tıynetim gereği ne kadar özgür olduğumu sen bilirsin, Harry. Babam asker olmamı uygun görmüştü. Bense Oxford’a gitmekte ısrar ettim. Sonra beni Orta Tapınak barosuna yazdırdı. Daha bir hafta bile yemek yemeden barodan ayrıldım ve ressam olmak istediğimi söyledim. Ben her zaman kendi kendimin efendisi oldum; en azından Dorian Gray’le tanışana kadar öyleydim- ama bunu sana nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. […] ” (Wilde (çev. Aydar), 2020: 16-17).
[…]”Özetle şöyle,” dedi ressam biraz durakladıktan sonra. “İki ay önce Leydi Brandon’ın evinde kalabalık bir davete katıldım. Bildiğin gibi, biz zavallı ressamlar, yabani olmadığımızı kanıtlamak için, arada sırada kendimizi cemiyete göstermek zorundayız. Hani bana bir keresinde demiştin ya; smokin giyip beyaz papyon takan herkes, hatta bir borsa simsari bile, kendisini medeni biri gibi gösterebilir. Geleli daha on dakika olmuş, etine dolgun, aşırı takıp takıştırmış, zengin dullarla ve sıkıcı akademisyenlerle sohbet ediyordum ki, birdenbire birinin bana baktığını hissettim. Olduğum yerde hafifçe döndüm ve Dorian Gray’i ilk kez o an gördüm. Göz göze geldiğimizde betimin benzimin attığını hissettim. İçimi tuhaf bir korku kapladı. Salt karakteriyle bile beni tamamıyla büyüleyebilecek biriyle karşılaştığımın ve eğer izin verirsem, tüm benliğimi, ruhumu ve hatta sanatımı ele geçireceğinin farkındaydım. Oysa yaşamıma dışarıdan bir müdahalenin olmasını istemiyordum. Ne kadar başına buyruk olduğumu bilirsin Harry. Oldum olası hayatımın kontrolünü elimde tutarım; en azından Dorian Gray’le tanışıncaya kadar öyleydi. […] ” (Wilde (çev. Batumlu), 2022: 8-9).
Öncelikle orijinal metin alıntısının sansürsüz basım olduğunu belirtmem gerekiyor. Aydar’ın çevirisi de keza öyle. Bu nedenle Hallward’ın bahsettiği Oxford kısmının sadece Aydar’ın çevirisinde bahsedilmesi sizi şaşırtmamalıdır. Sansürlenecek bir şey olmadığına dair düşünceler olabilir ancak bu ayrı bir konudur.
Şimdi asıl çeviri kısmına geçecek olursak Turan’ın çevirisinde Hallward’ın katıldığı etkinliğin bir toplantı olarak ele alındığını görüyoruz. Ancak Aydar ve Batumlu’nun çevirilerinde bu ifadenin bir davet olarak ele alındığını görmekteyiz. Wilde sadece karakterin bir kalabalık ortama katılmasından bahsetmiş olup bu etkinliğin ne tür bir etkinlik olduğunu tam olarak belirtmemiştir. Bir okur olarak, okurken kendimi bunun bir davet olduğu gerçeğine daha yakın buldum. Toplantı ve davet arasında çok farklılık var. Aynı şekilde çeviri metinlerindeki “borsacı” ve “borsa simsarı” kullanımları da okuyucularda soru işaretleri uyandırabilir.
Metnin sonunda ise Hallward kendisinden bahsederken her zaman kendi kendisinin efendisi olduğundan bahsediyor. Ancak çeviri örneklerine baktığımızda bu ifadeyi bu şekilde çevirmeyen bir örnek olduğunu görüyoruz. “Başına buyruk olmak” ve “kendi kendinin efendisi olmak” kalıpları bende çok farklı anlamlar uyandırıyor. O yüzden asıl metne sadık kalınan çevirileri okumak her zaman okuyucu için bir artıdır.
Basil Hallward bu kısımda, arada bir böyle etkinliklere katılmanın bir sanatçı olarak hem kendisini iyi göstermek hem de işini biraz daha yaymak için iyi bir fırsat olduğunu düşünüyor. Ayrıca bu metnin Hallward’ın, Dorian Gray’i ilk kez gördüğü anı içerdiği için ekstra bir önem taşıdığını düşünüyorum.
Orijinal Metin
”What of art?” she asked.
”It is a malady.”
”Love?”
”An illusion.”
”Religion?”
”The fashionable substitute for
belief.”
”You are a sceptic.”
”Never! Scepticism is the
beginning of faith.”
”What are you?”
”To define is to limit.” (Wilde, ?: ?)
Türkçe Metin 1:
”Peki ya sanat?” diye sordu
kadın.
”Bir illettir.”
”Aşk?”
”Bir yanılsama.”
”Din?”
”İnancın rağbet gören yedeği.”
”Sen şüphecisin.”
”Asla! Şüphe imanın
başlangıcıdır.”
”Sen nesin?”
”Tanımlamak sınırlamaktr.”
(Wilde (çev. Turan) 2019: 237
Türkçe Metin 2:
”Peki ya sanat?”
”Sanat bir illettir.”
”Aşk?”
”Bir yanılsama.”
”Din?”
”İnancın yerine geçen moda
akımı.”
”Sen bir septiksin.”
”Asla! Septisizm inancın
başlangıcıdır.”
”Nesin peki?”
”Tanımlamak sınırlamaktır.”
(Wilde (çev. Aydar), 2020: 224)
Türkçe Metin 3:
”Peki ya Sanat?” diye sordu.
“Sanat bir illettir.”
“Ya aşk?”
“Aşk yanılsamadır.”
“Din?”
“Din yerine İnanç demek moda
olmuştur.”
“Sen şüphecisin.”
“Asla! Şüphecilik İman’ın
başlangıcıdır.”
“Nesin sen peki?”
“Tanımlamak sınırlamaktır.” (Wilde
(çev. Batumlu), 2022: 229-230)
Bu satırlar belki de Dorian Gray’in Portresi kitabında en çok sevilen yerlerden biridir. Burada Gladys, Dorain Gray ve Lord Henry Wotton’ın arasında geçen konuşmayı görüyoruz. Lord Henry, bilindiği üzere, derin düşüncelere sahip olup karizmatik görüntüsü, karmaşık ve felsefi söylemleriyle dikkat çeken bir karakterdir. Özellikle romanın temalarından biri olan felsefi düşüncelerin çıkış kaynağı da diyebiliriz kendisi için. Roman boyunca oldukça manipülatif olan Lord Henry’nin sözlerinin Dorian Gray üzerinde olan etkisini okuyan herkes fark etmiştir. Bu konuşmada da görüldüğü gibi.
Çeviri kısmına geçecek olursak, inanç kelimesinin açıklamasını her üç çevirmen de farklı bir tarzda anlatmış. İki örnek bunun bir ”moda” olduğunu belirtirken, bir diğer örnekte moda yerine “yedek” kelimesi kullanılmış. Fakat her üç çeviride de dinin inancın yerine geçtiğini anlayabiliyoruz. Orijinal metinde kullanılan ”The fashionable substitute” kalıbı modaya vurgu yapılmasının doğru olduğunu gösteriyor. Hatta Batumlu’nun çevirisinde ”inanç” ve ”iman” kelimeleri büyük harfle çevrilmiş. Belki de konuşmadaki temaya vurgu yapmak içindir.
Oscar Wilde’ın bu unutulmaz eseri, yayımlandığı dönemde tartışmaları ve eleştirileri beraberinde getirdi ve çeşitli sansürlere maruz kaldı. Ancak zaman içinde sansürsüz versiyonu da yayımlandı ve bu, eserin orijinal ruhunu ve yazarın niyetini daha iyi anlamamıza yardımcı oldu. Türkçe metinleri inceleyerek çeviri sürecinin eserin ruhunu ve dönemini yansıtmasındaki önemine değindim.
Her çevirmen eseri kendi bakış açısıyla diline uygun bir şekilde aktarır. Metinlerin yazıldığı dönemin kültürel ve dilsel yapısı göz önünde bulundurularak çeviri yapılması, okuyucunun esere daha derin bağlanmasına olanak sağlar. Sonuç olarak, Dorian Gray’in Portresi gibi edebî değeri yüksek eserlerin çevirisinin yalnızca dilsel bir aktarım olmanın ötesinde, eserin özünü ve tarihî bağlamını da doğru bir şekilde yansıtması gerektiğini dile getirdim.
Her ne kadar bir metni çevirirken çoğu zaman orijinal metnin anlamını mümkün olduğunca doğru bir şekilde aktarmaya çalışsak da çeviri süreci oldukça subjektif ve çok yönlü bir deneyimdir. Her çevirmenin kendi dil ve kültüründen gelen öznel deneyimleri, tercihleri ve yorumları vardır. Bu nedenle, aynı metin farklı çevirmenler tarafından farklı şekillerde ele alınabilir.Çevirinin farklı nedenleri olabilir. Öncelikle, her dilin kendine özgü yapısal, kültürel ve tarihsel özellikleri vardır. Bu da bir dildeki bir ifadenin doğrudan başka bir dile aktarılmasını zorlaştırabilir ve farklı tercihlerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Ayrıca çeviri yaparken çevirmenlerin kendi dil bilgisinden ve kelime dağarcığından yararlanmaları kaçınılmazdır. Dolayısıyla aynı metni çeviren farklı çevirmenler, farklı dilbilgisi yapılarına ve kelime seçimlerine sahip oldukları için farklı çeviriler ortaya koyabilirler. Bunun yanı sıra, çevirmenlerin metni nasıl anladıkları ve yorumladıkları da çeviri sürecini etkiler. Metnin bağlamı, kültürel referansları, dilin farklılıkları ve hatta çevirmenin kendi deneyimleri, çevirinin sonucunu belirleyen faktörler arasındadır. Bir çevirmen, metni daha resmi veya daha samimi bir üslupla çevirebilir, bazı detayları vurgulayabilir veya göz ardı edebilir hatta metne kendi yorumunu bile ekleyebilir.
Lord Henry’nin de dediği gibi “Tanımlamak sınırlamaktır.” Çeviri süreci de tam olarak bu ilkeye dayanır. Bir metni başka bir dile çevirirken o metnin tüm zenginliğini ve karmaşıklığını tam olarak ifade etmek imkansızdır. Ancak çevirmen, kendi dil ve kültüründen gelen bilgi ve deneyimleriyle, metnin orijinal ruhunu ve anlamını mümkün olduğunca aktarmaya çalışır. Bu nedenle, farklı çevirileri incelediğimizde, aslında her birinin birer yorum olduğunu ve metnin çeşitli yönlerini vurguladığını görürüz. Bu çeşitlilik çeviri sürecinin doğasının bir sonucudur.
Referanslar:
- Boy, H. (2022). The Picture of Dorian Gray’in diliçi ve dillerarasi çevirileri üzerine kavramsal sorgulamalar / Conceptual
reflections on the intra-/inter-lingual translations of The Picture of Dorian Gray [Doktora tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi /
Sosyal Bilimler Enstitüsü / Batı Dilleri ve Edebiyatları Ana Bilim Dalı / Diller ve Kültürlerarası Çeviribilim Bilim Dalı]. YÖK
TEZ Merkezi.
- Boy, H., & Karadag, A. (2020, April 22). THE PICTURE OF DORIAN GRAY’İN KAYNAK EDEBİYAT DİZGESİNDEKİ
SERÜVENİ ÜZERİNE BETİMLEYİCİ BİR ÇALIŞMA. Erişim adresi:
https://dergipark.org.tr/tr/pub/asobid/issue/53858/695832
- Dorian Gray’in Portresi – Vikipedi. (2004, December 28). Erişim adresi:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Dorian_Gray’in_Portresi
- File | Freeditorial | The Picture of Dorian Gray [PDF]. Erişim adresi:
https://web.seducoahuila.gob.mx/biblioweb/upload/the_picture_of_dorian_gray.pdf
- File | Lippincott1890-DorianGray | ID: 0b70b403-eb41-403b-864f-8b5eef5daea0 | Hyku. (2021, June 11). Erişim adresi:
https://vault.library.uvic.ca/concern/file_sets/0b70b403-eb41-403b-864f-8b5eef5daea0?locale=en
- Oscar Wilde’s Art of Disobedience | The Nation. (2023b, October 6). The Nation. Fotoğraf: Napoleon Sarony tarafından /
Corbis via Getty Images. Erişim adresi: https://www.thenation.com/article/culture/oscar-wilde-critical-writing/
- Wilde, O. (2019). Dorian Gray’in Portresi (Ö. A. Turan, Çev.). İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınları
- Wilde, O. (2020). Dorian Gray’in Portresi (F. B. Aydar, Çev.). İstanbul: Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş.
- Wilde, O. (2022). Dorian Gray’in Portresi (D. Z. Batumlu, Çev.). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları